5651 ile internet sansürleniyor mu?
İlgili kanun üzerinde yapılan değişikliklerle internette “denetim” ve “sansür” endişeleri yeniden ayyuka çıktı. 2010’da protestolara sebep olan yasanın daha da sertleştirilme teklifi, başta sivil toplum örgütleri olmak üzere kamuoyunda büyük tepki yarattı.
2007 yılında yürürlüğe giren “5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunu” hakkında istenen değişiklikler kamuoyunun tepkisini çekti. Yürürlüğe girdiğinden bu yana “sansür” endişesiyle eleştirilen kanunda yapılması öngörülen değişiklikler, karşı çıkılan yasanın daha da sertleştirilmek istendiğini gözler önüne serdi.
Yasada istenen değişiklikler sonucunda ortaya çıkan endişelerinden bazılarını şu şekilde sıralamak mümkün:
• TİB Başkanı veya ilgili Bakan’ın talimatıyla erişim engellemenin mümkün hale getirilmesi,
• Erişimin engellenmesi kararlarının uygulanmasını sağlamak üzere kurulan Erişim Sağlayıcılar Birliği’ne tüm servis sağlayıcıların katılması zorunlu tutularak, yapılan engellemeleri sunucudan keserek herhangi bir şekilde erişim sağlanamaması,
• DNS tabanlı engellemenin yanı sıra, URL ve IP tabanlı engelleme ile engelleme yöntemleri genişletilmesi,
• İnternet trafik bilgisinin zorunlu olarak tutulmasının 6 aydan 1 yıla çıkarılmasıyla verinin işlenmesi ve fişleme endişeleri,
• URL engelleme işleminde anahtar kelime bazlı engelleme,
• Hakimlerin 24 saat içerisinde karara bağlama zorunluluğu,
• Engelleme kararı alabilecek Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda bir MİT görevlisinin yer alması.
Aralarında Bilgisayar Mühendisleri Odası (BMO), Türkiye Bilişim Vakfı (TBV), Alternatif Bilişim Derneği (ABD) ve Korsan Parti’nin de bulunduğu birçok sivil toplum örgütü yasa teklifine çok sert tepkiler verdi.
“İnternetin kayıt dışı bölümü büyür”
BMO’nun yaptığı yazılı açıklamanın genel değerlendirme bölümünde şu ifadeler yer aldı:
• Mevcut haliyle dahi çokça eleştiri almış ve tepki görmüş 5651 sayılı yasayı iyileştirmek yerine, gelen tüm eleştiri ve tepkilere kulaklarını tıkayarak sansürü ve takibin kapsamını artıran bu değişiklik önerisi iktidarın demokrasi anlayışını açıkça gözler önüne sermektedir.
… Uygulamaya sokulmak istenen düzenleme, çağımızı ve interneti anlamaktan uzak, arkaik bir zihniyetin son hezeyanlarıdır. Bugüne kadar interneti kontrol altına almaya çalışan her müdahaleye karşı alternatif araçlar ve yöntemler geliştirilmiş, bu düzenlemeler internetin kayıt dışı kısmını (darknet/deepweb) büyütmekten başka bir işe yaramamıştır.
5651 sayılı yasa ile ilgili bugüne kadar insan hakları, teknik ve hukuki çerçevede pek çok değerlendirme ve önerinin bu düzenleme teklifiyle birlikte hiçbir geçerliliğinin kalmadığı görülmektedir. 5651 sayılı yasa, önerilen haliyle artık iyileştirilmesi mümkün olmayan, tarihin çöplüğüne atılması gereken bir düzenleme olarak değerlendirilmelidir.”
“İnsan haklarına saygı göremiyoruz”
TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı’nın kanunda yapılması istenen değişikliklerle ilgili görüşü ise şu şekilde oldu:
• 2007’de yürürlüğe girdiğinden beri, bu yasanın, ülkemizin bilgi toplumu niteliği kazanmasına engel olacağını ifade ettik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de 2012 yılında, yasanın ‘ifade özgürlüğüne aykırı’ olduğunu, uygulanmasının başka ‘insan haklarını da ihlal ettiği’ kararına vardı. Yasanın bu hatalarının giderilmesi için çağrılarımızı sürdürürken ve internetin denetiminde insan haklarına saygı beklerken, bugün tam tersini üzüntüyle görüyoruz.
… Türkiye’nin, dünyada rekabet edebilmesinin başlıca şartı, ekonomisini bilgi temeline oturtması ve bu bilgi birikimini sürdürüp, aşmasına bağlıdır. Bunu sağlamanın yolu ise interneti kısıtlayarak bilgiye erişimi güçleştirmek, hatta imkansız hale getirmek değil, Avrupa Birliği’nde internetin denetimine dair uygulamaları tıpkı iç hukukta olduğu gibi, hakkaniyete sadık kalarak, ölçülü ve dengeli bir şekilde uygulamaktır.”
“Çin’den farkımız kalmayacak”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Ahmet Yıldırım davası sonucunda 5651 sayılı kanunla ilgili aldığı aleyhte kararı açıklamasına taşıyan Alternatif Bilişim Derneği, bu yasanın ifade özgürlüğüne aykırı olduğunun tescillendiğini hatırlattı. Derneğin açıklamasından satır başları ise şu şekilde oldu:
•…Torba değişiklikle son derece özensiz bir şekilde yasalaşması beklenen teklif, mevcut sorunları çözmek bir tarafa, problemleri katmerleştirecek öneriler içermektedir.
Türkiye’deki internet kullanıcılarının ihtiyacı olan, bu yasanın hak ve özgürlükler açısından reforme edilmesi ve erişim engellemelerinin mevzuattan tamamen çıkarılmasıdır. Ancak önerge tam aksini yaparak erişim engellemelerini yasanın merkezine koyuyor ve güçlendiriyor.
… URL temelli engellemenin aktif olarak kullanılması, internetimizin birkaç sene içerisinde Çin’den farkının kalmamasına neden olacaktır. Bunların gerçekleştirilmesi için İSS’lerin yapacağı kurulumlar ve değişiklikler biz kullanıcılara daha yavaş, daha fazla denetlenen ve gözetlenen bir internet olarak geri dönecektir.
… Teklif edilen İSS Birliği ise hem ağ tarafsızlığını tehdit edecek, hem de büyük şirketlerin pazarı tamamen domine etmesine neden olacaktır.
… Kayıtların bu kadar geniş zamana yayılması faydasızdır. Ayrıca çeşitli amaçlarla profilleme ve daha kötüsü fişleme amaçlı kullanılması ihtimalini akla getirmektedir.”
“Türkiye kendi internetini kuruyor”
Yasa teklifiyle ilgili sorularımızı yanıtlayan Korsan Parti Sözcüsü ve Bilişim Hukukçusu Avukat Serhat Koç, Türkiye’nin “kendi interneti”ni kurmak için çalıştığını ifade ederek sözlerine başladı. Yeni düzenlemeyle engellenen sitelere DNS değiştirmek marifetiyle girilemeyeceğini hatırlatan Koç, bu uygulamanın Türkiye’deki gibi bilgisayar teknik bilgisi görece zayıf kullanıcıları hiç bilmedikleri, ileride bilgisayarlarını zombi haline getirecek çözümlere iteceğini vurguladı.
Tüm içeriği gözetleme, kaydetme ve filtreleme gibi bir süreç gerektiren engelleme yöntemlerinin Türkiye’deki internet trafiğini aşırı yavaşlatacağına dikkat çeken Koç, “Artık parası olan kendine VPN satın alacak, genel kullanıcı ya bilgisizlikten ya da parasızlıktan VPN satın alamayacak ya da ücretsiz olan ve pek çok zararlı niteliği olan VPN hizmetlerini kullanacaktır” dedi. Koç “5651’i bir sansür kanunu olmaktan kurtarıp interneti internetin doğasına uygun şekilde paylaşımcı, anonim, sansürden arınmış ve de hızlı, ucuz, kaliteli bir yapıya kavuşturan bir kanuna dönüştürmek üzere bir kanun tasarısı hazırlanmalı ve TBMM’ye sunulmalıdır” ifadelerini kullandı.